Mide ve Bağırsak Cerrahisi

MİDE KANSERİ
Mide, yemek borusu ile ince bağırsaklar arasında, karın içerisinde yer alan bir organdır. Mide, beslenmeyle alınan gıdaların depolanması ve parçalanarak sindirime hazır hale gelmesini sağlamaktadır. Midede parçalanan gıdalar on iki parmak bağırsağına geçer, pankreas bezinden gelen salgılarla safra ile birleşerek ince bağırsaklar boyunca sindirilir. Mide kanseri denilince, mide iç yüzeyinden kaynaklanan ve mide duvarında yerleşen tümör akla gelmektedir. Mide kanseri lenf damarları ve lenf bezleriyle yayılmaktadır. Ayrıca kitlenin çevre dokulara doğru büyüyerek sıçrama yapması, hastalığın diğer bir yayılım şeklidir. Mide kanserinin tedavisinde amaç, midenin kitleyi içeren kısmının, çevre lenf bezleriyle beraber çıkarılmasıdır.

TANI NASIL KONULUR?
Mide kanserinin tedavisinde amaç hastalıklı organın, yayılması muhtemel lenf bezleri ile beraber vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bu cerrahi ile mümkün olmaktadır. Beslenme ve sindirim için ana durak organ olan midenin kanlanmasını 3 ana damar sağlamaktadır. Bu damarlar ana atar damardan köken alan çölyak trunkus isimli damar kökünden köken alır. Mide çevresindeki lenf bezleri bu damarların yanında seyretmektedir. Ayrıca karaciğerin hemen altında kapı toplardamarı (portal ven) ana karaciğer atar damarı ile ana atar ve toplardamarlar çevresinde lenf bezleri yer almaktadır. Cerrahi esnasında bu damarsal yapılar dikkatli bir şekilde ve yaralanmadan ortaya konulmalı, lenf bezlerini içeren dokular dikkatlice ve bütünlüğü korunarak çıkarılmalıdır. Yapılan cerrahinin kalitesiyle hastalıksız sağ kalım şansı oldukça yükseldiği tüm dünya bilim çevresince kabul edilmiş bir gerçektir. Bu sebeple mide kanseri cerrahisi oldukça yüksek cerrahi deneyim ve beceri gerektirmektedir. Mide kanseri cerrahisinde amaç sadece hastalıklı olan mideyi çıkartmak değildir, aynı zamanda lenf bezlerinin de temizlenmesi hastalığın seyri açısından önem arz eder.

Tümörün yerleşimine göre genellikle mide total olarak çıkarılmaktadır. Mide çevresi lenf bezlerinin toplanabilmesi için de bu önemlidir. Nadir olarak tümör yerleşimi midenin alt kısımlarındaysa, midenin üst kısımları korunarak geride rezervuar bir mide bırakılmaktadır. Midenin çıkarılması sonrası yemek borusu ile on iki bağırsak arası bağlantının yeniden sağlanması gerekmektedir. Bu sebeple ince bağırsak kullanılır ve yeni bir mide yapılarak ameliyat sonlandırılır.

Mide ve yemek borusunun birleşim noktasından (kardiya bölgesi) kaynaklanan kanserlerde hastalıksız bir sınır elde edebilmek için yemek borusunun son kısmı da çıkarılır, hatta nadir vakalarda yemek borusunun kitle olan bölgesinin tamamen çıkarılması için göğüs kafesinin de açılması gerekebilir.
Kitlenin çevre organlara büyümesi varsa ( mesela karaciğer veya pankreas bezine yapışıksa) bu organlardan da kısmi çıkarım gerekebilir. Yapılan cerrahi müdahale büyüdükçe ameliyat sonrası dönemde ortaya komplikasyon çıkma ihtimali artabilir.

Milimetrik boyutta tümör hücre odakları karın içerisinde yaygın olarak yer almış olabilir. Bilgisayarlı tomografi ile tespit edilemeyen bazı vakalarda ameliyat esnasında saptanabilir. Karsinomatöz peritoneal olarak adlandırılan bu durumda ameliyat sonlandırılır.


AMELİYAT TEKNİĞİ
Mide kanseri cerrahisinde uygulanan teknik genişletilmiş lenfadenektomi ile beraber total radikal gastrektomidir. Klasik cerrahi yaklaşımla karın açılarak ameliyat gerçekleştirilmektedir. Günümüzde laparoskopik teknik ve robot yardımlı cerrahi ile de bu ameliyatlar güvenle yapılabilmektedir.

KOLON VE REKTUM KANSERLERİ
Kolon (kalın bağırsak)ve rektum (kalın bağırsaktan sonra gelen kısım) kanserleri tüm dünyada en sık görülen kanserlerden biridir. Dünyada her yıl 1 milyon Türkiye’de ise 6 bin kişi bu hastalığa yakalanmaktadır. Kolon kanseri ülkemizde erkeklerde akciğer, prostat ve mesane kanserinden sonra 4. sırada görülmektedir. Erken evrede yakalanan kolon ve rektum kanserleri yüksek başarı ile tedavi edilebilmektedir.

KİMLER RİSK ALTINDADIR?
Kolon ve rektum kanserleri her yaşta gelişebilmekle beraber büyük çoğunlukla 40 yaş üzerinde görülmektedir. Kolon ve rektum kanseri görülme riski her on yılda iki katına çıkmaktadır. Yaş dışında ailede kolon ve rektum kanseri veya kolon ve rektum polibi tanısı olan akrabaların bulunması, hastalığın görülme riskini arttırmaktadır. Bilinen ülseratif kolit, ya da tedavi edilmiş kolon ve rektum poliplerinin bulunması, meme ve rahim gibi başka organlarda kanser görülmüş olması da yine kolon ve rektum kanserleri görülme riskini arttırmaktadır.

HASTALIK NASIL BAŞLAR?
Kolon ve rektum kanserleri küçük, iyi huylu polipler şeklinde başlar. Bazı genetik ve çevresel faktörlerle kanserleşme eğilimi gösteren polip, büyüyerek ve bağırsak duvarını işgal ederek kanser halini alabilir. Bu iyi huylu poliplerin kolonoskopi ile çıkarılması, hastalığın meydana gelmesini engellemektedir.

BULGULAR NELERDİR?
En sık görülen bulgular, kanlı dışkılama, bağırsak alışkanlıklarında değişikliktir. Özellikle kabızlık ve ya daire şeklinde meydana gelen değişiklikler başka hastalıklar sebebi ile de olabileceği için dikkatli bir inceleme gerektirmektedir. Kronik karın ağrısı ve kilo kaybı genellikle kolon ve rektum kanserlerine eşlik eden bulgulardır. Ne yazık ki birçok erken kanserde veya polipte bu bulgular görülmeyebilir. 50 yaş üzerinde rutin tarama programlar, bulgu vermeyen hastalığın erken saptanmasında hayati önem taşımaktadır.

Kolon Kanseri Tanısı
Kolon kanseri asıl tanı yöntemi kolonoskopik incelemedir. Kolonoskopide tümör dokusundan biyopsi yapılarak (parça alınması) patolojik inceleme için doku örneği sağlanır. Ayrıca, tümörün çok erken evrede olup olmadığı anlaşılabildiği gibi kalın bağırsağın diğer bölümlerinde eşlik eden lezyon varlığı ya da ailesel polipozis sendromu olup olmadığı görülebilir.

Kolon kanseri tedavisini planlamadan önce evrelendirme yapılmalıdır. Evrelemede:
• Üst abdomen (karın) tomografisi
• Alt abdomen (karın) tomografisi
• Toraks (akciğer) tomografisi çekilmelidir.
• Üst abdomen MR (Karaciğer metastazı şüphesi olanlarda çekilmelidir)

PET-CT kolon kanseri evrelendirmesinde rutin olarak önerilmemekte, sadece metastaz (yayılım, sıçrama) şüphesi olan hastaların değerlendirilmesi için önerilmektedir. CEA ve Ca 19-9 olarak kodlanan kan değerlerinin de evrelendirmede kullanılmasa da hastalığın seyrini tahmin etmede ve tedavi sonrası tekrarlama durumunu takip etmek açısından ilk tanı anında çalışılması önerilmektedir.

Kolon Kanseri Tedavisi
Kolon kanseri tedavisi tümör evresine göre planlanmaktadır. Aşağıda evrelere göre başlıca tedavi seçeneklerini görebilirsiniz:
• Evre1:
• Kolonoskopik müdahale (endoskopik submukozal diseksiyon – ESD)
• Kolorektal cerrahi (açık, laparoskopik, robotik)
• Evre 2 / Evre 3:
• Kolorektal cerrahi (açık, laparoskopik, robotik)
• Evre 4: (Uzak organ metastazı)
• Kemoterapi

Metastazın geliştiği bölgeye göre ek tedaviler düşünülebilir. Sadece akciğer ya da sadece karaciğer metastazı olan hastalarda tamamı çıkarılabiliyorsa eş zamanlı ya da farklı zamanlarda kolon cerrahisi ve metastazların çıkarılması planlanabilir. Periton (karın zarı) metastazı olan hastalarda kemoterapi sonrası ya da tanı sonrası hemen sitoredüktif cerrahi ile birlikte HİPEK (sıcak kemoterapi) uygulanabilir. Birçok bölgede eş zamanlı metastaz olması halinde dahi cerrahi girişimler planlanabilir. Tüm evrelerde tedavi planlaması kolorektal cerrah, tıbbi onkolog, patolog, radyolog ve ilgili diğer branşların katıldığı multidisipliner onkoloji konseyinde hastanın ve tümörün özellikleri göz önünde bulundurularak ve güncel bilimsel veriler ışığında kararlaştırılmalıdır.


KOLON VE REKTUM KANSERLERİNDEN KORUNULABİLİR Mİ?
Kolon ve rektum kanserleri önlenebilir ve korunabilir hastalıklardır. Bunu sağlayan ise tarama programlarıdır. Tarama testlerinde şüphe varsa kolonoskopik inceleme yapılır. Kolonoskopik inceleme ile hastalığın kesin tanısı konulabilmektedir, ayrıca henüz kanserleşmemiş polipler ameliyata gerek kalmadan çıkarılabilmektedir. Tam olarak koruduğu gösterilemese de bazı diyet önerilerinin de hastalığın gelişmesinde önleyici olduğuna inanılmaktadır. Bunlar yağdan fakir ve bol lifli gıdalarla diyettir. Sonuç olarak özellikle bağırsak alışkanlıklarınıza dikkat edin. İnatçı kabızlık veya ishal, dışkıda kan görmeniz halinde mutlaka hekime başvurmanız gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir